İnsan zihni; içgüdü, duygu ve düşüncelerden artı 5 duyu-dile bağlı bellek kayıtlarından oluşur. Bunlardan içgüdü, coşum ve duygular ‘kişilik’, düşünce ise ‘bili’ (kognisyon) olarak tanımlanır.
Dans, temelde içgüdü, coşum ve duygularla tanımlıdır. Hatta kimyasal duyu-dile, onun kadar doğrudan bağlanan sanat dalı yoktur, bazı müzikler hariç.
Öyleyse, ters yöne ilerleyen düşünce dansı nasıl bir şey olabilir?
20. Yüzyıl’ın öncü dans akımları bile düşünce dansını yaratamamıştır.
Dans bedenle ve motor dille tanımlıdır.
Beden, figür heykelle tanımlıdır. Heykellerin soyuta kaçan figüratifleri, Moore, Giacometti, Claudel heykelleri dansın animesinde kullanılabilir.
İlhan Koman’ın ‘Akdeniz’i gibi, soyut figüratif heykel, düşünce dansına yol açabilir.
Oysa dans:
Soyut da olabilir.
Öncü dans ise deneysel olmakta.
İşte (bedenli veya bedensiz) soyut, deneysel ve öncü dans, düşünce dansı olabilir.
Örnekleyelim:
‘300’deki kahin kadının dansı, düşünce dansıdır. Üstelik geleceğin düşüncesinin dansıdır. Dans eder, bir de altyazı / altkonuşma geçer.
‘Ghost in the Shell 2’de, Batu’nun düşman gemisine girip, ‘hack’lenmiş kadın dövüşçülerle savaşırken, eski robokop (savaşçı) - yeni yazılım kadın, bu bedenlerden birini ‘hack’leyip, onlarla savaşır. Onun tekmeleriyle, eşdeğeri kadın bedenlerini paramparça edişi, tümüyle bir düşünce dansıdır. Bu dans, ikisinin birbirine silah doğrultup, birbiriyle konuşmaya başlamasıyla biter.
Burada, çifte ötelenme sözkonusudur: Duygudan düşünceye, düşünceden bedensiz saf yazılıma veya ışık bedene.
Öncü olmayan sanat sanat değildir. Öncü olmayan dans sanat değildir. Düşünce olmayan sanat öncü değildir. Düşünce olmayan dans öncü değildir. Düşünce olmayan dans öncü değildir. Düşünce olmayan dans sanat değildir.
(4 Nisan 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder