Antik Yunan’dan beridir beden sanatlarında ‘katarsis’ (özdeşleşerek arınma) tanımı kullanılagelir. Tiyatroda (hatalı da olsa)özdeşleşme savunulabilir ama dansta savunulamaz.
Neden mi? Çünkü birçok açmaz var:
İlki: Hiçbir beden bir diğerine özdeş değildir. Daha da önemlisi hiçbir beden kendine özdeş değildir. Bedenimiz, her gün ağırlığının % 10 kadarını sıvı (içerek ve işeyerek), katı (yiyerek ve sıçarak)ve gaz (soluk alarak ve vererek) fazda değiştirir. Bu birinci özdeşlik açmazı.
İkinci özdeşlik açmazı şu: Çoğu sanatta özdeşleşme ile o sanatı kendiniz yapmış gibi olursunuz ama motor dilini kullanan diğer disiplin olan sporda çok açıkseçik gözlendiği üzere, spor yapmak ve spor seyretmek birbirinden çok farklıdır, yani dans yapmak ve dans seyretmek çok farklıdır. Dans seyrederken özdeşleşme, ancak balerinlerin güzelliğiyle özdeşleşen çirkin seyirci kadınlarda olabilir.
Motor dilde de özdeşlik yok, çünkü motor dilin birimi henüz kurulamamış durumda ve bir sava göre de böyle bir şey olanaksız. Bunu tiyarodaki jestler için düşünürsek, ayrı rolü oynayan 2 farklı oyuncunun o rolü nasıl değiştirdiği çok bilinen bir durumdur. Dansta bu kat be kat fazlasıyla karşımıza çıkar. Klasik balede bile.
Demek ki neymiş?
Dans istese de statik olamazmış. Daha da ilginci dansta durgu vardır ve heykeldeki boşluk denli dinamiktir. (Ancak klasik balenin geleneksel biçimci statikliği ölü devinimsizliğidir.)
Demek ki neymiş?
Modern dansta bir gelenek olamazmış. Yapılmaya kalkınca da, Pina Bausch’un son eserleri gibi zombileşme ya da kadın veya batılı erkek buto’cuların sakilliği gibi görüntüler ortaya çıkıyormuş.
Tüm bunların toplamında post-3-modern dans tuhaf bir momentte.
Bir tür anti-katarsis yaratabilir ki bunu Japon çizgifilmi olan animeler ve Japon bir sinema yönetmeni olan Miike becerdi.
Bir ‘tersine-negatif poliyalektik’ yaratılabilir ki ‘Ghost in the Shell 2’de bu da başarıldı ama 3.’nün nasıl bir eser olacağı çok önemli. 2.’nin yarattığını, 3. yok edebilir.
Zaman-mekan doğrusalsızlıkları yaratılabilir ki ‘300’deki ‘kahin kadın’ planındaki dans koreografisiyle, 4 boyutlu ışık-heykel ve dans yaratılarak, bu da başarıldı.
Bir de uç derecede soyutlamaya yönelebilinir ve bedensiz dans yaratılabilir ki taoist Yin Yang’dan Aristo Mantığı’nı simgeleyen, dikey olarak ikiye çizilmiş ve (iç alanın) yarısı siyah, yarısı beyaz, içiçe 2 daire ve iç daire gri biçime çizgisel dönüşümle bu da başarıldı.
Demek ki açmazımız varmış ama yolumuz tıkalı değilmiş.
(24 Nisan 2007)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder