2 Mart 2012 Cuma

‘Thursday’s Fictions’

Filmi 2 bölüm sayabiliriz:

İlki: Kötü kadının ve yardımcısı kötü erkeğin danslarının bitimine kadarki sinema bölüm ve uzun finaldeki dans tiyatrosu bölümü ki bunun bir sinema filmiyle ilgisi limit sıfırdı, yani filme özel olan hiçbir özelliği yoktu.

Bu yapım, bir dans filminin ne olup olmayacağı ile ilgili, pozisyon ve negasyon olarak birarada gösterilecek nadir örneklerden biri olsa gerek.

Öykü tek başına okunduğunda bir masal. Filme çekerken ultra yorum getirmeye çabalamışlar, yarı yolda kalmışlar. Haftanın günleri yerine, mevsimler daha bir bütünlüklü öykü çerçevesi oluştururmuş.

Bir dansın ve dans filminin hiç yapmaması gereken bir şeyi bu film yapmış: Güzele sığınmış, genç ve güzel kadın tenine. Üstelik dansçıların arasında yer alan 40 yaş kuşağındaki biri, sanki bunu özellikle vurgulamak istemişler gibi, yaş ve çirkinlik kontrastı yaratmış.

Soyutlama derecelerinde ise, atmadıkları taşla kuş vurup, attıkları taşla kuş vurmamışlar. Dansçıların ışık heykelliğini ‘300’ yaptı ama onun 4 boyutlu dansı burada yoktu. 3 Pazartesi olan absürd bölüm filme hiçbirşey katmadığı gibi, gereksiz bir mizah dozu yaratmış.

Sonuçta bu filmin yaratıcıları 50 yaş kuşağında, yani kültürel geri beslemeleri neredeyse taa 1940’lara gidiyor. 1960’lı yıllardaki Lancelot ‘Belle Dance’ görüntülerindeki, Fransa köylülerinin somut gerçekliği bunun kanıtı.

Şerh: ‘Avangard Kuramı’ 1970’lerde yazılırken, tüm AB’de geçerli olan bu artık feodalizmi denkleme sokmayı akıl edemediği için, değil ‘öncü öncü’, geleneği bitmiş öncü’ bile olamamış.

(28 Nisan 2007)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder