27 Şubat 2012 Pazartesi

Avangard Sanat ve Popüler Kültür

Moment Sıfır:

Uzakdoğu sinemasının (animeler de dahil) avangardizm açısından aşağı, Rus sinemasının yukarı doğru gittiğini daha önce yazmıştım (Timur Bekmambetov’un 2 filmi ve ‘Türk Gambiti’).

Moment Bir:

Marksist estetikçiler, ironik ve paradoksal olarak, avangard sanat eserinin bayağı değil, seçkin olacağı, dolayısıyla azınlıkta değil, popüler olacağı yönünde görüş belirtmiş, taa 1930’larda.

Ancak, bazı popüler kültür ürünleri, çizgiromanlar ve bilimkurgu romanlar avangard sanat ürünü de olabildi. Elimizde böylesi pratik bir dilemma mevcut.

Moment İki:

Sanat Dünyamız ‘Manga’ özel sayısı çıkardı ve Türkçe çeviri ilk anime kitabı (Susan J. Napier) yayınlandı. (Şerh: İlk hızlı okuma, kitabın baştan aşağı kültürolojik ve estetik yanlışlarla dolu olduğunu gösterdi.)

John Woo, ilk kez tarihi kung-fu filmi yaptı ama Chow Fat-Yun ve Tony Leung ile (Red Cliff)... Jackie Chan ve Jet Li birlikte kung-fu filmi (Forbidden Kingdom) çevirdiler ama başrolde bir ABD’li Yanki var.

Moment Üç:

Demek ki novum-epsilon çıkarsamalarımız var.

Öncelikle Oshii, deneysel bir film yaptı, ‘Amazing Lives of the Fast Food Grifters’, ‘Ghost in the Shell 3’ değil. Onu henüz yapamıyor, belki de hiç yapamayacak. Nasıl ki ‘Mona Lisa Drive’ ‘Neuromancer 3’ olamadıysa...

Demek ki elimizde ‘Neromancer’-‘Count Zero’ ikilisi ve ‘Ghost in the Shell 1-2’ ikilisinden oluşuyor olmak üzere, elimizde bir kuadralektik var ve bunun hangi poliyalektiğe doğrultulduğunu ve vektörün büyüklüğünü bilmiyoruz, bunun kanıtı Oshiii’nin elini pas geçmesi... Bu ona 3. eli kazandırabilir de, kaybettirebilir de... Sonradan gelen Dali popülerlikte, hem diğer gerçeküstücüleri, hem Picasso’yu yenmişti. Bence, bu olasılık daha yüksek, örneğin oğul Fukasaku gibi...

Şerh: Warhol’un çorba etiketleri ve pop-art popüler kültür-avangard sanat diyalektiğinde boş küme sayılıyor.

Bekmambetov, metafizikte ‘Day / Night Watch’ ikilemesiyle metafizik açıdan nötr sonuç vermişti ve onun da 3.’sü bekleniyor (‘Twilight’). Yani, onun filmlerinde Tarkovski metafiziği yoktu ama parapsikoloji absürdü de yoktu, yanısıra soyutlama değeri yüksekti. Oradaki epsilon operatör büyücü Timur idi. Onun başarısı (‘Wanted’da görüldüğü üzere), Batı’dan Doğu’ya ve Batı’dan Doğu’ya geçişi kale duvarlarını parçalayarak geçen atlılar, yani onları ilk yıkan Tatarlar ve Timur-Cengiz Han referansı idi. Yani, Bekmambetov metaforda çok başarılı, ‘Türk Gambiti’ de öyle ki bu düşünce filmine giden en doğrudan yol ama avangard sanat bile çoğu zaman dolayım kullanıyor ama bu yine marksist estetikçilerin yanılgısı olabilir. Sonuç: Elimizde en az 1-epsilon yol var, divar değil.

Demek ki:

Elimizde düşünce filmine eklenmiş yeni epsilon vektörler var ve bunlar birbirinden farklı yönler gösteriyor, çünkü veri tabanları farklı.

Şerh: Günümüz sinemasının neo-globalizmden gelen tehlikesi, homojenleşme ve otantiğini terkeden yönetmenlerin, hem AB’li sanat filmi yönetmenlerinin, hem de popüler kültür ürünü olan kung-fu filmi yönetmenlerinin, Holywood’da asimile olmuşluğu ama bu 10 yılı geçen eskilikte bir vektör. Burada, Rusya’nın yarı-batılı özelliğinin ve Eisenstein-Tarkovski gibi çok güçlü bir sinema vektörünün avantajına sahip olması ama tam-Doğu ve (1955’ten beri) tümüyle Batı-düşmanı Vietnam’ın (Tsui Hark x Tran Anh Hung gibi ilginç bir karşıtlık) ABD’yi savaşta yendikten sonra, ekonomide teslim olması gibi ilginç ikilemler var.

Şerh: Ruslar’ın aksiyon filmi yapımını, tıpkı kung-fu filmi yönetmenleri gibi kendiliğinden başarmasının kültürolojik geri-beslemesi, dolar milyarderleri ve mafya.

Şerh: Türkiye sinemanın i’sinin noktasını becerememiş durumda. Bulunduğu noktada da hep sıfırı / nötrü / ölü noktayı imliyor ki Tanzimat’tan beridir, bu sanatsal durum, siyasal tarihçeyle birebir çakışıyor.

Şerhlerden öyleyse:

Bir: En avangard animenin aldığı türden riskleri alabilen sanat ürünleri hala avangard olabiliyor. Doğrudur: Yeni ve farklı yanılsa bile, güzel yanılır.

İki: En rahatsız edici filmler listesinin değişebilirliği ve sekse / şiddete dayalı basitliği onları avangard-değil kılıyor. İfistanbul da, getirdiği filmlerde % 99 normal kalıyor. Restfest ise hiçbirşey vaat etmedi bile. Şerh: ‘Play Station 3 + Tekken 6’ demosunun, dijital sinema mükemmeliğine daha sonra hiçbir film yaklaşamadı, ‘Final Fantasy’lerin tümü dahil...

Üç: Hala epsilonlar, alaşımlamayla avangard harmanlar / melezler ortaya çıkarıyor.

Dört: Denenmeyen, denenmesi dahi tasarlanmayan çok epsilon vektör var ve bu çok tuhaf. Tamam, Holywood avangardı öldürücü ve AB de bütünde can çekişiyor. Peki, ya asıl ayrallar? 3., 4., 5., 6., 7. Dünya ve diğerleri nerede? Neden solak bir film yok? Neden dahi bir film yok? Neden kadın filmi yok? Neden dans filmi yok? Neden uzay filmi yok? Neden ölümsüz filmi yok (‘Zardoz’ rezalet bir deneme)? Çok komik ama: Neden robot filmi yok veya ‘I Robot’ ancak bu kadar mı sinemaya aktarılabiliyor? Hiçbiri tasarlanmıyor. Batı avangardın öldüğünü ilan edeli çok oldu ama onlar nüfusun yalnızca % 15’i. Hintli bir avangard dünyaya uyaşamaz mı? Ben, ‘Aristo-Lao Tzu’ animesi ile dünyaya ulaşamaz mıyım, onun bir dans-felsefe animesi olduğunu dünyaya kabul ettiremez miyim? Animelerin dünyaya ulaşması 20 yıl aldı ama ondan çok önce animeler regresyona girmişti, örnek Otomo.

Beş: Gibson, popüler kültürün geleceğin yönünü gösterdiğini ‘İdoru’da söylüyor. Gerçekten öyle mi? İnternet ve siberuzayın birbirinden bambaşka şeyler olduğunu ama 1984’te internetin zaten tasarlanmış olduğunu Gibson bilmiyor mu? Kurzweil yapay zekaların zaten birçok alanda insanı geçtiğini neden ayırsayamıyor? En önemlisi. Eldeki malzemeyle bir insaın 4 boyutlu biyografisinin / heykelinin / dansının yapılabileceği ortadayken ve bunun adı yokken, neden  ma ve negatif egzistansiyalizm hesaba katılmıyor?

Altı: Kendi saptamam şu: Çarpışmadan kırınım saçakları salınımı var ve yansımalar sürmekte. Yazının başında yeni yapıldığını örnek verdiğim 2 kung-fu filmi, bu yansımanın bilmem kaçıncı derecesini imliyor, çünkü ilk kung-fu filmi oskar alalı yıllar oldu ve ondan önce de Doğulu yönetmenler Holywood’a girmeye başlamıştı. Bu yansımalar bize kültürel engellerin dizilişinin ipuçlarını verebilir.

Yedi: Çin’de kalmış bir Türk’ten öğrendiğime göre, Çin’in bir Türkiye uzmanı yokmuş. Bu, ‘Çin Kitabı’mın çifte anlaşılmazlığı, ondan önce Çin’e ulaşamazlığı anlamına geliyor. Bunun başka örnekleri de var: CIA TC uzmanları hakkımızda sırılsıklam zırvalıyor ve her 10 yılda bir değişen kuşaklarla bunu yapmaya aynen devam ediyorlar, en son 1971 darbesi kayıtları açıklandı, genç subayların yaşlı subayları öldürebileceğini biz zaten 1960’tan biliyoruz ama CIA kayıtları bunu hala gizliyor, 1-2 kırıntı yayınlıyor o kadar.

Sekiz: Faşizm ve engizisyon 1 Bosch çıkarırsa, 1.000 eksi zekalı çıkarır. Sanırım, bu momentteyiz. Sorun, Bosch nerede ve ne zaman ve nasıl? Neo-Bosch bensem, ne olacak?

(18-19 Şubat 2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder