27 Şubat 2012 Pazartesi

Başka, Diğer ve Öteki

Bunlar, Türkçe’de eşanlamlı olabilen sözcüklerdir.

Diğer ve öteki, ikisi de başka başka kişilerce kullanılarak, toplumbilim ve zihinbilim terimi durumuna dönüştürülmüştür.

Ancak başka, hem az kullanılmıştır, hem de ötekilerle eşanlamlı olmaktan başka bir anlamı da vardır.

Başka başkadır ama diğer ve öteki, benle aynı (şey) olabilir veya benin yerine konabilir.

İşte o başkadaki başka olarak, bize varlıktan başka bir şey gerek.

Düşünde her kavramın üzerine tüneyen bir baron vardır. ‘Başka’ terimi de Lavinas’a kalmış ve mal olmuş.

Ancak bir sözü var ki başka bir söz isteyen, o da şu:

‘İnsanlar kendini evinde hissetmek için felsefe yapar.’

Hayır. İnsanlar evi terketmek için felsefe yapar.

Ev bağlanmaktır. Başka yere ayrılırsın, koparsın, sıçrarsın. İlki statik, sonraki dinamiktir. İlki pozisyon, ikincisi negasyondur.

Negasyonlu olmayan felsefe, felsefe değildir.

Gelelim diğer sözüne:

‘Çıplak yüz karşısındakini de soyar.’

Yine hayır.

Zamanın İsrail başbakanı Golda Meir’in ifade ettiği üzere Yahudiler, o ülkede Musevilik değil, fahişelik de yapmıştır.

Artı, Levi’nin yazdığı üzere Yahudi, Yahudi’nin kurdudur.

Bu durumda o söz şöyle söylenebilir (Kafka’esk biçimde):

Çıplak derilinin derisini bir daha soyarlar, hem de başkaları değil, bizimkiler.

Ancak, Musevi’yi toplama kampına koy, yine de hakkını ver:

Evet: Bize varlıktan başka şeyler de gerek. Yokluk, hiçlik, eksi varlık, sanal varlık, henüz adı konulmamış olan, her ne ise o...

Bunu neden önesürüyorum?:

Çünkü düşünen bir beynin var olduğunu hiç görmedim, kayıtlarda da yok.

Örnek mi?

Buto’cular.

Örnek mi?

Fassbinder.

Örnek mi?

Bosch.

Tao’ist yorumla söyleyelim:

Var olan yol, yol değildir.

(18 Ocak 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder