27 Şubat 2012 Pazartesi

İleri Marjinallik

Giriş:

Bu bir kitap adı. Tam künye:

Kent Paryaları: İleri Marjinalliğin Karşılaştırmalı Sosyolojisi, Loic Wacquant, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.

Bu bir durum. Konum değil. Benim durumum.

Bu sıralar parasızım, bu nedenle kitabı kitapçıda hızlı okudum. Olay büyükkentte geçiyordu.

Doğru kitaplar, beni hep doğru zamanlarda bulur. Bu da öyle oldu.

Açımlama:

Standart biyografiler vardır. Onların normları, rolleri ve statüleri vardır.

Astandart nekrografiler vardır. Onlar genelde marjinaldir ve ayraldır.

Ben fakir doğdum ve bugünkü bedeli toplamda 1 milyon dolardan pahalı olan, 25 yıllık bir eğitimi bedavaya aldım. Yani, entellektüel bir proleteryayım.

Benzerlerim sınıf atlamayı seçti. Ben başladığım sınıftan da aşağıya inmeyi seçmiş oldum. Ben yalnızca bilgiyi seçtim, ölümler (öldürülmeler) ve düşüşler ardından geldi.

Doğal olarak, kendim gibilerin arasına düştüm. 6 yıldır Kasımpaşa’da oturuyorum. Burası, jentrifikasyona tabi tutulan ve onlarca azınlığın birarada yaşayamayıp, birbirleriyle savaştığı bir semt. En azından, benim orada bulunduğum 2006-2012 için böyle durum.

Toplumbilimin katılmadığım çok örtük koyutu ve varsayım-kabülü vardır. Bunlardan biri de, ‘birarada yaşayabilirlik’tir. Ailem dahil, hiçbir toplumsal altkümenin 1960-2010 arasında barış içinde birarada yaşadığını görmedim. Şiddeti hep gördüm, İzmir Alsancak 1973-1977’de, İstanbul Kasımpaşa 2006-2012’de.

Toplumbilimin geçersiz varsayımlarından birisi de, küme içi dayanışmadır. Araplar’ın atasözünde olduğu gibi, kardeşin kardeşe düşmanlığı ile başlayıp, büyüyen ölçekte kabilelerarası kan davasına kadar kayan, yaşayan kanlı canlı bir savaştır benim tanık olduğum.

Kent paryası, marjinal, ayral, beyaz zenci, siyah Türk… Bunlar hep habire, yeni yeni ortaya çıkan, değişik altkültürlerin adlandırılmasına yaramıştır.

Ancak ileri marjinallik, benim yıllardır tam da aradığım deyimdi. Anormal tanımının kapsamı, çan eğrisi dağılımlı bir toplumda, 2 uçtaki toplam % 1,5’u temsil eder ama 2012 Türkiye’sinde % 5 alkolik, % 5 depresyonda ve ilaç alan, % 5 de keş marjinal var. % 5-10 eşcinsel, % 13 engelli, % 10 Kürt, % 10 Alevi de eklenince, geriye pek bir şey kalmıyor doğrusu. Tüm bu azınlıkların arakesitlerinin olması gerekmiyor. Tabii ki var ama kural olarak gerekmiyor. Diğer bir deyişle, % 50’sinden çoğu anormal / marjinal olan 74 milyonluk devasa bir kitleyiz.

Bu durumda, ülkemizin genel panoraması, bir ‘ileri marjinallik’ sergilemesi oluyor. Kitapta bu durum, aynen ama başka ülkelerden örneklerle anlatılıyor, hatta orada da ana nedenlerden biri jentrifikasyon ama orada toplumun veya insanlığın genel durumu için bu tanım kullanılmıyor. Bu bir.

İkincisi kitap, 1987-1997 arasında, yani dünyanın neo-globalizmin ve neo-libelarizmin pençesinde bu duruma geldiğini panoramalayamıyor. Yani, son siyasal momentin kendisi zaten ileri marjinal bir ideoloji. Muhafazakarlar durup dururken dağıttı, geçmişte hiç bu kadar çıldırmamışlardı ve asıl önemlisi, muhafazakarlar eskiden liberal değildi. (Bugünün İngiltere’sinde ikisi için ayrı 2 parti vardır hala.)

Üçüncüsü kitap, dünya nüfusunun % 50’sini geçen biçimde temsil edilen 3. ve 4. dünya ile ilgilenmiyor. Oysa ki tutucu kurumlar olan BM, DB ve IMF bile, global toplumsal çöküşün belirtilerine ilişkin, son 30 yılda onlarca global rapor hazırlamış durumda.

En sonuncusu da şu: Benim de dahil olduğum biçimde, ileri marjinalliğin isteyerek ve seçilerek yaşanması ki kitap tam tersini savunuyor. Kardeşim, gerçek şudur: 1848’den beridir tüm devrimciler, anarşistler ve nihilistler, en keşten  bile daha aşağıda muamemeleye maruz bırakılmıştır; üstelik keşler bile devrimcilere normaller gibi aynısını yapmıştır. Devrimcilerin çoğu da, tarihsel bilgileri nedeniyle bunu bilirler ve durumlarının bedelini bilerek ve isteyerek seçerler. (Örneğin, 1980 öncesinde apolitik sayılan ben bile işkenceyi biliyordum ve 1980 sonrasında karşılaşınca da şaşırmadım, onu görmek istemezdim ayrı konu.)

Marjinal gruplar arasındaki savaş, benim mi ilk yazdığım bir şey, bilmiyorum ama literatürde bunu yazmış birine henüz raslamadım. Diğer bir deyişle, marjinaller kıstırıldıkları dar alana sığışamayınca, birbirlerini daha ileri noktalara doğru süpürürler ve birbirlerini ezerler. Benim biyografimde de böyle oldu. Tabii ki bu işin asıl faili normallerdir. En asimile edilebilir az anormalleri bir uçtan sıkıştırdın mı gerisi genelde çorap söküğü gibi gelir, gelmiştir de zaten. Kaotik matematik model böyle işliyor, domino kuralınca.

Gelelim sevgili ülkemize: Diğer ülkelerde marjinaller işi azıtıp sokak çetelerine dönüşürken, bizde normaller hırsızken, marjinal açlar hırsızlık yapamaz, çünkü bunu yapmayı bilmez, çünkü araçlarına erişememiş durumdadır. Bir de idare etme durumu çoktur.  İronik, değil mi? Anti-Calvino bir vaka diyelim buna.

Gelelim işin güzel yanına: Toplama kampından çıkanlardan, yani bir tür ileri marjinallerden inanılmaz beyin parlaklığı taşıyan ürünler çıkmıştır. Diğer bir deyişle, en ileri marjinallerden bir bölümü, asla silinemeyecek yaratı örnekleri bırakırlar, bırakmışlardır da… Bu da, normallerin tarihini bile değiştirir.

Nasıl ki Flechteim gelecekbilimi kurarak, bir zekat keçisi olarak benim, kendini topluma feda etmesini ve erken ölmesini önlemiştir; ben de öyle bir gelecekbilim kurdum ki insan türünü gelecekten silip süpürdü ve o model işlemeye başladı bile…

Evet, marjinalleri ve hatta en ilerilerini öldürebilirsiniz ama tek tek,  hepsini değil…

Ondan sonrası, kaotik epsilon yalpanın makro-makro bir devrime dönüşüp dönüşmeyeceğinde…

Siz normaller, yüzyıllar boyu marjinallere süper eziyetler ettiniz ama onlardan biri, hepinizin mezarını kazdı bile…

Dipnot: Bu ‘marksist olmayan devrimcilik’ de, ekstradan ileri marjinal bir durumdur.

(18 Ocak 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder