GİRİŞ
(Bu parça-metin, ‘The Drama Review’ dergisinin ‘Yaz 1986’ sayısındaki, ‘Kesintisiz Süreklilikler’ yazısının özetidir.)
Avrupa’da 19. Yüzyıl'ın egemen dans dalı olan balede balerinler, 'melek' imajına sığınmışlardı ama aynı zamanda ‘corp de ballet’ kızları da 'orospu' olarak görülüyorlardı. Bu durum, 20. Yüzyıl'ın başında Almanya'da dönüşüme uğradı. Baletler kadın rolünü üstlendiler. Balerinler kadın imajından uzaklaştılar.
1910’da Emile Jaques-Dalcroze, kültür fizikle sanatı birleştiren bir enstitü açtı. Yöntemi bugün ‘eurhytmics’ olarak adlandırılıyor. Rudolf Laban, aynı yıl Münih’te bir okul açtı. Bugün 'labanotation' adıyla anılan ve koreografiyi kağıda döken bir sistem geliştirdi. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Mary Wigman Almanya turuna çıktı ve geniş bir izleyici kitlesi edindi. Gerçekleştirdiği dans 'ausdrucktanz' (: dışavurum dansı) olarak adlandırıldı. Sonradan, tıpkı Alman dışavurumcular gibi, bu ekol Naziler'e yakınlaştı. 1936 Berlin Olimpiyatları'nın açılışında Hitler'i yücelten bir gösteri sundular.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra ‘ausdrucktanz’ Batı Almanya'dan çok, Doğu Almanya'da rağbet gördü (tarihin ironisi : yazarın vurgusu). 1960'lardan başlayarak genç dansçılar klasik baleye başkaldırdılar ve 'opernballet'i (: opera balesi) yarattılar.
Kariyerinin başlarında öyle olmasa da, Pina Bausch ‘tanztheater’ı (: dans tiyatrosu) yaratan ilk kişi oldu. ‘Ausdrucktanz'ın zayıf teatral yönüne karşın, ‘tanhztheater’da teatral yan güçlüdür. Bausch'un yanısıra Reinhild Hoffman ve Susanne Linke de, ‘tanztheater’ performansı icrasıdır. P.B.’un çalışmaları, ‘ausdrucktanz’ geleneğiyle benzerlikler taşır: Solo dans, kostümün mask olarak kullanımı, dışavurumcu soyutlamada vurgu. Dans, Almanya'da bugün kadın sanatçıların lider rolü oynadığı biricik sanat dalıdır.
·
PİNA BAUSCH
P. B., ‘tanztheater’ kariyerine 1973'te Wuppertal Balesi'nin (şimdiki adı 'Wupppertal Dans Tiyatrosu') yöneticiliğine getirilmesiyle başladı. (Sanatçı 1940 doğumlu.)
P. B.'un dans tiyatrosunun sınır çizgisi somut insan bedenidir. Beden aracılığıyla cins, ırk, sınıf statüleri ve rolleri ortaya konur. Ona göre, cinsel varlığımızın resmi imajları, gerçeği algılamamızı belirler. O nedenle koreografileri kadın-erkek ayrımında seyreder. Yirmi beş yılda yirmiye yakın koreografi sahneledi.
En son koreografisi ‘Cam Temizleyicisi’, sanatçının Hong Kong izlenimlerine ilişkindir.
·
CAM TEMİZLEYİCİSİ
(Notlar, gösterinin akışı içinde alınmıştır. Oyunu seyretmeyen biri için anlatı boşta kalacaktır.)
1. Bölüm:
· B.kun adı gül ise, diken yeğdir.
· Gönüllü kulluk üzerine söylev iki yüz yıl önce verildi.
· Dansçılar yalnızca on sabit hareket setini yapıyor. Öyleyse neden bale değil de, dans tiyatrosu?
· P.B., dansı şeyselleştirmiş (: reification).
· Kadın-erkek arasındaki açmaz-sorunsal, ‘aşk-cinsellik-çocuk’ çizgisinde seyretmez.
· Dünya bölünüp paylaşılacak karpuz değildir.
· Faşizmin adı gül konursa, dikenler de yetmez.
· P.B. dünyayı güllerden labirentlerle donatıyor.
2. Bölüm:
· Hepimiz, cehennemi tek başımıza taşımak zorundayız.
· Sonsuz olmayan yol, yol (: tao) değildir.
· Yol, asla eve dönmez.
· Yolculuk dışsal değil, içseldir.
· Cehennem erkektir, kadın değil; dolayısıyla bilgi de öyledir.
· Seni alkışlayanlar, Evren'i de, Demirel'i de alkışladı P.B, aldanma...
Genel notlar:
· Müzik abartılı, sentimental (: duyumsalcı) duyguküre yaratmış.
· Türkçe kullanımı, seyirci tarafından yanlış anlaşıldı.
· Hong Kong izlenimlerini John Woo'dan edinmeyi yeğlerim.
·
P. B. ve MA
P. B., ‘Ma’sız bir kadın dansçı. Neden? Çünkü toplumsal bağlanma izleğinde seyrediyor. (58 yıl, bir biyografinin bilançosu için makul uzunlukta bir süre.)
Brecht, farkına varmadan, yabancılaşmaya yabancılaşmayla, bağlanmadan çözülüyordu ama o da nefret ettiği halde (şimdi var olmayan) Doğu Almanya'daki sisteme bağlandı. P.B., daha da büyük bir riskle Birleşik Almanya'ya (yani neo-nazizme) bağlandı.
Batı Almanya, Adenuer döneminde yumuşak ön faşistti. (Bakınız: Rainer Werner Fassbinder'in ‘Maria Braun'un Evliliği’ filmi. Özgün kopyada, son sahnedeki negatif görüntüde Adenuer'in portresi, Hitler'inkine dönüşür.)
Bir kadın neden ma'sızlığı yeğler? Çünkü 'iktidar' ister. Ursula Kroeber Le Guin'in 'anarşist taoizm'i değil, 'an-an-arkist aporia' olarak 'ma', başkalarının üstünde iktidar kurmaz. Yönetmez ve yönetilemez. (Birey-toplum çelişkisi söylem burada kaale alınmıyor.)
Kuşkusuz P.B. iktidar istiyor. Yoksa neden kalabalık gösteriler hazırlasın? Yığınlaştırılmış kitle faşisttir, militaristtir, sürüdür, üzerinde iktidar kurulur. (P.B., 1984 Los Angeles Olimpiyatları'nda yüzlerce dansçının sunduğu bir gösteri sundu.)
Egonu yok et ve ma'laş P.B., erkek ‘Butoh’cular bile bunu denedi.
·
P. B. ve KAFKA
Kafka, Milena'ya 'hayır' dedi. Pina'ya ne derdi? Yazara göre 'anne'. Nedendir bilinmez, bazı erkekler kadın otoritesi arar. P.B. bir otoritedir: Hem kadınlar, hem erkekler için... Bunun gücü nereden gelir? Bilgiden mi? Hayır. Zekadan mı? Hayır. Libidodan mı? Evet. Neden? Kadınlar nereleriyle düşünür? Kadınlar düşünür mü, yoksa hisseder mi? Libido, duygu enerjisi midir, düşünce enerjisi mi? P.B.'un otoritesi hiçbirinden gelmez, çünkü düşünce ve duygu içedönüktür, iktidarsa dışadönük... P.B. dansı eyledi ve iktidarı kazandı. Bundan rahatsız oldu mu? Dünya'daki kadın devlet başkanları hiç rahatsız oldular mı? Kafka rahatsız olur ama yine de öylesini aradığı için, Pina'ya boyun eğerdi.
·
P.B. ve FASSBINDER
Kadınlar erkeklerden uzun yaşarlar. Nazi sempatizanı sayılıp aforoz edilen Leni Riefenstahl, 95'ini geçti ve hala belgesel film yapıyor. Modern dansçı Martha Graham, 94'ünde öldü ve 92'sinde hala sahnedeydi. P.B. henüz 58 yaşında, demek ki 25-30 yıl daha yaşayacağını umabiliriz. Oysa Fassbinder 37'sinde öldü; üstelik P.B.'tan 5 yıl sonra doğmuştu. Ölüm nedeni bir bakıma sanatının yoğunluğudur.
Erkek sanatçılar ölmeyi biliyor. İntihardan gönüllü yokoluşa dek, her yok oluşsal yola zihince açıklar. Kadınlarsa, doğurganlıklarına atfedilen bir nedenle, daha yaşayıcılar (yaşatıcı değil). İntihar etmiş kadın sanatçı oranı çok az. Ölmek yeni bir şey değil ama yeni bir şey de değil yaşamak (intihar etmiş erkek şair Sergey Yesenin). F.'in Hanna Schygulla'sı sağ ve cesetten beter durumda.
Sanatçılar çoğunluk diğer sanat dallarına kapalıdırlar. P.B.'ta Brecht referansı var ama F. referansı görülmüyor. En azından yurttaşı olarak eserlerinden haberi olsa gerek. B.'i kaale alırken, F.'i ıskalamak sakil kaçar.
·
P. B. ve FAŞİZM
Yıl 2000'de dünyada global yumuşak faşizmin informatik (: bilişsel) ve kognitif (: bilisel) görüngüleri var: Reklamlar bilgi veriyor sayılıyor ve internetteki beyaz gürültü herkesi bilgilenmeye karşı sağır kılıyor. Bu durum, ABD'lilerin 'içimizdeki mikro faşizmi öldürelim' sloganıyla ilintili değil; tam tersine, yine ABD patentli, 'ölümcül burjuva ayırtsızlığı'yla ilintili.
Sanatçının bir 'matter of subject'i (: öznel kaygısı) vardır, bu 'ne' sorusunu yanıtlar. Bir de biçim, biçem, teknik gibi 'nasıl' sorusunun karşılıkları vardır. Faşizmin algısı ve teşhisi bireysel sorunsal sayılmıyorsa, sanatçı istese de bunu beceremez zaten. P.B.'uun kaygısı 'kadın sınıfı'nı tanımlamak. Aracı da 'yabancılaşma'. Limitlendiği yer ise, 'matriyarkal faşizm' oluyor.
Nasıl, 20.Yüzyıl'da Avrupa proletaryasının, kendisine verilen ücretle ev geçindirebilip, on yıl içinde de lümpen küçük burjuvaya sınıf atlaması faşistçe idiyse; 21.Yüzyıl'da da Avrupa kadını, bireysel özgürlüğünü erkeklerin üzerine iktidar olarak sınıf atlamak için kullanırsa, faşistçe olacak. Avrupa, Dünya'yı 500 yıl sömürdüğü için proletaryasına aktaracak artı değeri vardı. Erkek bilimciler, sanatçılar, düşünürler kendilerini ölümüne feda ettikleri için, bugün Avrupa kadınları özgür.
Yıl 2000'de kadın, düşünmek ve bilmek zorundadır, hissetmek değil... Duygu faşizmdir. (Bakınız: Kadın yönetmen Lilia Cavani'nin ‘Gece Bekçisi’ filmi.)
P.B., yabancılaşararak hissediyor... Brecht'in söyleyemediği: Faşizme karşı faşizm...
·
ÇIKIŞ
Türkiye, Almanya ve Japonya'nın arasındadır.
+
Bilgi benim, diken bendedir.
+
Şeytan, cehennemde bile evinde değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder